Zafer Bayramı’nın Önemi: 30 Ağustos’ta Ne Yapmalıyız?

Yeni bir günle birlikte, "Bugün hangi gün?" sorusu gündemi sararken, 30 Ağustos ülkemiz için özel bir tarih. 30 Ağustos 1922'de Atatürk'ün önderliğinde kazanılan Büyük Taarruz, Zafer Bayramı'nın kutlanmasına vesile oldu ve bu gün milli bayram ve resmi tatil olarak anılmaktadır. Peki, "Bugün ne günü? 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın anlamı ve önemi nedir?" İşte 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın derin anlamı ve önemi...

Zafer Bayramı’nın Önemi: 30 Ağustos’ta Ne Yapmalıyız?

30 Ağustos Zafer Bayramı'na yönelik hazırlıklar tamamlanmak üzere. Her senede olduğu gibi, bu yıl da Türkiye'nin çeşitli yerlerinde coşkulu etkinliklerle bu önemli gün kutlanacak. Büyük Taarruz, Atatürk'ün liderliğindeki Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak bilinir ve 1926'dan itibaren Türkiye'de Zafer Bayramı olarak nesilden nesile kutlanmaktadır. Peki, bu özel günün anlamı ve önemi nedir? İşte bu konudaki detaylar...

30 AĞUSTOS'UN ANLAMI NEDİR?

Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Atatürk'ün komutası altında kazanılan Büyük Taarruz'u anmak amacıyla, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde her yıl 30 Ağustos’ta kutlanan resmi bir bayramdır.

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI'NIN ANLAMI

Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından, kamuoyunda taarruz isteği giderek artmaya başlamıştı. Bu durumda Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli bir toplantısında, ordunun taarruz edeceğine dair duyulan tereddütleri gidermek için şunları ifade etmiştir: “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Ancak bu taarruzu ertelemek zorundayız. Sebebi ise, tam hazırlık yapabilmemiz için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Yetersiz hazırlıklarla gerçekleştirilecek bir taarruz, hiç taarruz etmemekten daha kötü olacaktır.” Bu şekilde hem akıllardaki kaygıları gidermeye hem de ordunun nihai zafer için hazırlanmasına odaklanmıştır.

1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme yönünde karar almıştır. Ana hedef; düşmanı hızlı ve etkili bir şekilde yok etmek amacıyla yoğun bir meydan savaşı gerçekleştirmektir. Büyük Taarruz ve bu taarruzu taçlandıran Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın son aşamasını ve zirvesini oluşturur. Mustafa Kemal Paşa, üç yıl dört aylık süreçte Türk milletini ve ordusunu sabırla hedeflerine ulaştırmıştır.

Yunan ordusu, Batı Anadolu’yu Türk ordusuna karşı koruma amacıyla, Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir ve Afyon doğusu ile Menderes Nehri'ni takip eden bir hat oluşturmuş, bir yıldan fazla süreyle bu savunma hattını güçlendirmiştir. Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri, inşaat ve birlik sayısı bakımından daha muhkem tutulmuş, Afyon'un güneybatısında beş ayrı savunma hattı oluşturulmuştur.

Türk taarruz planına göre, 1’inci Ordu kuvvetleri Afyon’un güneybatısından kuzeye doğru ilerleyerek, 2’nci Ordu’nun hedef aldığı bölgeye düşman kaydırmasına engel olmaya çalışacak ve Döğer bölgesindeki düşman yedeklerini kendi üzerine çekmeye gayret edecektir. Ayrıca, Süvari Kolordusu Ahır Dağları'ndan geçerek düşmanın yan ve arka hatlarına saldıracak ve İzmir ile telgraf ve demir yolu bağlantısını koparacaktır. Baskın stratejisi ile Yunan ordusunun yok edilmesi tasarlanmıştır.

Her ne kadar iki ordu insan gücü ve tüfek bakımından birbirine yakın olsa da, makineli tüfek, top, uçak ve özellikle motorlu araçlar açısından Yunan ordusu avantajlıydı. Ancak, Türk ordusu süvari sembolünde üstünlüğe sahipti. Tank ve motorlu araçların mevcut olmadığı savaş koşullarında, süvarinin rolü oldukça kritik bir öneme sahipti. Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922’de Ankara'dan Akşehir'e geçerek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz edilmesi talimatını vermiştir.

Piyadeler, sabah 06.00'da Tınaztepe'ye yaklaşarak tel örgüleri aşmış ve Yunan askerini süngü hücumu ile etkisiz hale getirip Tınaztepe'yi zapt etmiştir. Bunun ardından saat 09.00'da Belentepe ve daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlenmiştir. Taarruzun ilk gününde, 1’inci Ordu birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar on beş kilometrelik bir alanda düşmanın ilk hatlarını ele geçirmiştir. 5’inci Süvari Kolordusu düşman arka hatlarına başarılı saldırılar düzenlemiş, 2’inci Ordu cephedeki tespit görevlerini sürdürmüştür.

26 Ağustos sabahında Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte Kocatepe'de muharebeyi yönetmek üzere yerini almıştır. Burada Büyük Taarruz başlamış, sabah saat 04.30'da topçuların ateşi ile hareketlilik başlamış, saat 05.00'te kritik noktalara yoğun topçu ateşiyle müdahale edilmiştir.

27 Ağustos Pazar sabahı Türk ordusu, her cephede yeniden taarruza geçmiş ve bu ataklar çoğunlukla süngü hücumlarıyla gerçekleştirilmiştir. Afyon, kurtuluşun onurlu ve tarihi müjdesi haline gelmiş ve Başkomutanlık ile Batı Cephesi Komutanlığı, burada toplanmıştır.

28 ve 29 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilen başarılı taarruz harekâtı, düşmanın 5’inci Tümeninin kuşatılmasıyla sonuçlanmıştır. 29 Ağustos gecesi, durum değerlendirmesi yapan komutanlar, muharebenin süratle sonuçlanması gerektiği kanaatine varmışlardır. Düşmanın geri çekiliş yollarını kapamak ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tam teslimiyetlerini sağlamak amacıyla hızlı ve düzenli bir strateji geliştirilmiştir. 30 Ağustos 1922 Çarşamba gününde taarruz harekâtı, Türk ordusunun kesin zaferiyle neticelenmiştir. Büyük Taarruz’un son aşaması, Türk askeri tarihine Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.

30 Ağustos 1922'de Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucunda, düşman ordusunun önemli bir kısmı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında tüm cephelerden sarılarak, Zafertepe’den yönlendirdiği çatışmada yok edilmiş ya da esir edilmiştir. Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha ya da esir alınmış, geri kalan kısmı ise üç ayrı grup halinde çekilmiştir. Bu gelişmeler karşısında, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Çalköy’de bir harabe evin avlusunda, Yunan ordusunu takip etmesi için Türk ordusuna o tarihi “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emrini vermiştir.

Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanmasının ardından Türk orduları, Yunan güçlerini İzmir’e kadar takip etmiş ve 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin ülkeden ayrılması sonraki günlerde gerçekleşse de, 30 Ağustos tarihi, sembolik olarak bağımsızlık için geri alınan toprakları temsil etmektedir. İlk olarak 1924 yılında Afyon'da Başkumandan Zaferi ismiyle kutlanan bu tarih, 1926 yılından itibaren Türkiye'de Zafer Bayramı olarak anılmaktadır.